30 Ekim 2011 Pazar

Alimlerimizin Nazarında Bediüzzaman


Alimlerimizin Nazarında Bediüzzaman’ın Şahsiyeti,  İlmi, Eserleri ve Davası
“En makbul amelim bu zatı tanımak.” (Gönenli Mehmed Efendi)
Üstadsız yarım asır diyemeyeceğiz, Nurlarla geçen 100 yıl ifadesi daha doğru olacak. Bugün külliyatın ilk risalesinden bu yana yaklaşık yüzyıl geçti. Bu zaman zarfında Risale-i Nur külliyatı sayıları yirmiye yaklaşan yayınevi tarafından güzel surette pek çok neşir yaptı, neredeyse dünyanın bütün lisanlarına çeşitli risaleler şeklinde tercüme edildi.
Bu gün Kur’an-ı Mubin’i anlamak için müracaat ettiğimiz en faydalı kaynak şüphesiz tefsirler. Haliyle de müfessirin sireti itimadın ilk şartı haline geliyor. Eserin kalitesinden de önce müellifin istikameti dikkate alınmakta. Tefsir usûlü ve tarihi eserlerinde sunulan teracim-i ahval bize şahsiyet ve eserin bütünlüğünü gösteriyor. İşte Risale-i Nur’un kıymetini anlamak adına Üstad’ı  çeşitli sahalardaki muteber alimlerden dinlemek en tesirli metot. Her zat kendi devriyle anlaşılabilir prensibince Üstad bir çok muassırı tarafından tanıtılıyor. Kimi ders şeriki, kimi dava arkadaşı, kimi muharrip dostu, bazısı talebesi, çokça muhabbet duyduğu şeyhler, her meşrepten hocaefendiler, dünya gözüyle görüşemeyip hem dem olan duacı müminler.
Salih Okur’un Üstad’ı bilenleri  yakinen tanımak adına çıktığı yolculuk belki yıllar sürdü. Bu proje ilk halleriyle; anılar, ropörtajlar, uzun araştırmalar olarak cevaplar.org’ta yayınlandı. Daha sonra bu kökler filizlenip, budaklanıp meyvesini verdi. Bu eser ilim camiası için bir kamus niteliğinde oldu, zira kim Bediüzaman hakkında nasıl bir nazara sahipti mikyasıyla bir çok zatı yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Fikirde ve kanaatlerde ortaklık bize kainatı anlamlandırmakta yardımcı oluyor. Söylenenler hüccet olmaktan da öte İslam dünyasındaki bütün renklerin bir hakikat şemsiyesi altında nasıl da birleşebileceğini gösteriyor. Bu bir esere misyon yüklemek değil, asıl vazife sahibi Risale-i Nur’dur ve onun gayesi Kur’an’ın idrakı da bugün değişmez gündem olarak ortadadır.
Peki eserin daha evvel hazırlanan derlemelerden farkı nedir? Daha evvel bir çok müdekkik Üstad’ı talebelerinin diliyle, münevverlerin görüşüyle, akademisyen tetkikiyle tanıttı. Sorulmadık kimse mi kaldı denilen noktada asıl mühim nokta belki de ihmal edilmişti. Üstad’ın da işaret ettiği üzere Nurlar bir cihetiyle medreseye bakıyor. Zaten bir diğer yönüyle de nurlar hem medresenin bir mahsulü hem de medar-ı iftiharı. Mecraı pek de bilinmeyen Risalelerin ilmi eserler olmadıkları iddiası ilim sahibinin şahadetiyle çürüyor. Son devir ulemamızdan sözü senet kabul edilen bir çok zat Üstad’a methiyelerini ortaya koyuyor. Söylenenler iyidir hoştur olmaktan öte, niçin asrında kemal olduğunun cevabıyla, bakış açısı kazandırıyor. Söz sahiplerinin her biri farklı ilimlerde üstad kabul edilmekte ve böylece Bediüzzaman’a da bahrilulumluk payesi veriliyor.
Ali Haydar Efendi’den Aksekili’ye, Abdulhakim Hüseyni’den Ömer Nasuhi’ye, Süleyman Hilmi Tunahan’dan  Elmalılı’ya hepsiyle Bediüzzaman’ı tanımak ve onların münasebetinden  letafet, nezaket, diğergamlık, muhabbet hissetmek adına eşsiz bir kaynak niteliğinde. Bahsettiğimiz gibi kitap son devir ulemamızın tezkiresi gibi, ümid ediyoruz ki unutulmuş, ihmal edilmiş alimlerimize hem şahısları hem eserleri yönüyle hak edilen kıymetin verilmesi adına bu eser güzel bir vesile olacaktır.
Sedat Albayrak

Digg Google Bookmarks reddit Mixx StumbleUpon Technorati Yahoo! Buzz DesignFloat Delicious BlinkList Furl

0 yorum: on "Alimlerimizin Nazarında Bediüzzaman"

Yorum Gönder